Ardahan şehir merkezinin kuzeydoğusunda, doğuda eski, batıda da yeni mezarlık olmak üzere, birbirinden bir yolla ayrılan iki mezarlık bulunmaktadır.
Mezarlar bir hayli geniş bir alana yayılmış durumdadır. Bunların bazıları blok taşlardan, bazıları ise yeni usule göre inşa edilmiş şahidelerden ibarettir. Eski mezarlıkta Hıristiyan mezarlarının da bulunduğu ifade edilmesine rağmen, kıble düzenine uyan mezarlardan hangisinin Hıristiyan mezarı olduğunu anlamak mümkün değildir.
Bugünkü şehitliğin de içinde bulunduğu yeni mezarlık, eski-yeni karışımı bir yapılanma gösterir. Yeni mezarlıkta Hicri 1227, 1281, 1243, 1217 tarihli, Osmanlıca yazılı mezar taşları bulunmaktadır. Mezar taşlan, yöre taşından düzgün şekilde kesilmiştir. Bunların bazıları fes başlıklı, bazıları prizmal üçgen tarzında, bazıları ise omuzlarıyla birlikte yapılmıştır. 1281 Hicri tarihli mezar taşında Osmanlıca olarak "Merhum Yüzbaşı Şevket Bey "in Zevcesi Doktor Taceddin (?) ... Validesi Azize Hanım" ibareleri yer almaktadır.
AŞIK ŞENLİK (SUHARA) BELDESİNDE MEZAR TAŞLARI
Çıldır ilçesinin yaklaşık 6-7 km. doğusundaki Aşık Şenlik (Suhara) beldesinde eski bir mezarlık bulunmaktadır. Bu mezarlıkta sarıklı, fesli ve üçgen prizması biçiminde kesilmiş geometrik ve bitkisel motiflerle süslü ve Osmanlıca yazılı çok sayıda mezar taşı bulunmaktadır. Aşık Şenlik"in mezarının üzerine yeni inşa edilmiş altıgen planlı türbenin de bulunduğu bu mezarlık, yöredeki Ermeni mezaliminin bir vesikası olması bakımından da büyük önem taşımaktadır. 1915-1920 yılları arasında bölgede gerçekleştirilen Ermeni mezalimi sırasında, Yıldırımtepe (Rabat) köyünde vahşice katledilen 19 kişinin toplu mezarı da burada yer almaktadır.
Suhara mezarlığında, Osmanlıca olarak yazılmış çok sayıda mezar taşı kitabesi bulunmaktadır. Bu kitabelerde ölen kişilerin adları, ruhlarına fatiha ve H. 1244, 1332, 1336, 1333 tarihleri yer almaktadır. Bu tarihler yöredeki Ermeni katliamı ile aynı yıllara denk gelmektedir.
GÜLYÜZÜ (PEKREŞEN) KÖYÜ MEZAR TAŞLARI
Çıldır ilçesinin yaklaşık 20-25 km. güneyindeki Gülyüzü (Pekreşen) köyünde, köy mezarlığı içerisinde eski yazılı ve süslemeli çok sayıda mezar taşı bulunmaktadır. Fesli ve üçgen prizmal bu mezar taşlarının genelde Hicri 1223 ve 1229 tarihlerini taşıdığı görülmektedir. Bu mezar taşları üzerinde daire, çiçek, ibrik ve silah motiflerinden oluşan kabartma süslemeler bulunmaktadır. Bu motifler İslâm öncesi Türk geleneğinin devamı olup, ölen kişinin hayatta iken uğraştığı yanlarını ve sıfatlarım yansıtmaktadır. Ölen kişi eğer askerse onun kahramanlığını göstermek maksadıyla mezar taşına silah, eğer kadınsa çiçek, ya da ibrik motifleri işlenmiştir.
SEYİTÖREN KÖYÜ ZİYARETİ
Damal-Posof arasında Ilgar Dağı"nın güneyinde, Damal ilçesine bağlı Seyitören (Seyitveren) köyünün yakınında ve kale yerleşimine oldukça müsait sarp, kayalık bir alan üzerinde bulunmaktadır. Halk arasında ziyaret yeri olarak anılan kalıntı, yaklaşık 10 metre çapında konik bir yükseltiden ibarettir. Duvarlar, ince kırık taşların üst üste konulması suretiyle örülmüştür.
Koç Başlı Mezar Taşları
“İslâmi inançlar X. Yüzyıldan itibaren Müslüman olan çeşitli Türk toplulukları içinde kısa zamanda yerleşerek ortak kültürlerine mal olmuştur. Mezar taşları ve mezar kültürü Türklerin Müslüman olduktan sonra devam ettiği eski geleneklere belirgin bir örnektir.”
Anadolu mezar taşları içinde önemli bir yer tutan koç başlı mezar taşları, bugün Kars ilimizde Karakoyun ilçe mezarlığında daha çok görülmektedir. 1955 baskılı “Sürmeli Çukuru Iğdır Tarihi ve Coğrafyası” kitabın müellifi, merhum maarifçi “Veli Orkun” bey de eserinde koç başlı mezar taşlarına değinmiş, Taşburun, Başköy, Cennetabat ve oba kabristanında da koç heykellerin görüldüğünü yazmıştır.
Van ili müzesinde sergilenen koç başlı mezar taşlarının en yaygın olduğu yerler, koyunu kutsal sayıp devlet adı alan Karakoyun"lu ve Akkoyun"lu devletinin tarih içinde hüküm sürdüğü arazilerdir. Bu anlamda ülkemizin Doğu ve Güney Doğusunda, İran’ın kuzey batısında (Göktepe vs.) Ermenistan"daki Türk yerleşim bölgelerinde, Gürcistan’ın Azerbaycan’a sınır şehirlerinde ve Azerbaycan’ın tüm arazilerinde koç figürlerine rastlamak mümkündür.
"Ancak Türk medeniyetinin uzak geçmişlerindeki, merkezi Asya ile sık alakasını taş koç figürlerinde tasdik etmiştir. Çünkü bugüne kadar dünya uygarlığınca bilinen taş koç figürlerinin en eskisi şimdiki merkezi Asya da (Hakasya’da, Kazakistan’da vs.) bulunmuştur. Bu alandaki yetkin bilim adamları koç figürlerinin en eskisinin Milattan önce 2000 yılına ait olduğunu belirtmiştir.”
“Moğolistan’ın Ulan-Bator şehrinin 400 km batısında 7.y.y. Türk Hakanı Gültekin’in anıt mezarı üstüne çalışan Arkeolog Rus (V.V. Radlow), İngiliz (H. Heykel), Fransız (De Lyakok) bilim adamları burada iki mermer koç figürünün olduğunu da kaydetmiştir.”
Türk topluluklarının hemen hepsinde koç resmi, yiğitlik sembolüdür. koçak, koçum, koç yiğidim, koç Köroğlu ve bunlar gibi tanıtıcı, övgü sözleriyle doludur ilimiz. Tarihin çeşitli dönemlerinde yapılan bu taşların tarih ve yer itibariyle kendi aralarında: Ağırlık, boy, genişlik, yükseklik, tasvir, taşın türü ve üstündeki motiflerin değişmesiyle farklılıklar içerir.
“Türklerin İslam"a geçmeden önceki dönemlerinde bereket ve kuvvet alameti olarak koç başının kutsal sayıldığını, yakın bir geçmişe kadar köylerin giriş direklerine, eyvan (Balkon) sütunlarına koç başının oturtulduğu bilinir... Yüzyıl başında Azerbaycanlı yazar ve müsavat hükümetinin İstanbul Büyükelçisi Yusuf Vezir Çemenzeminli’nin “Kızlar Bulağı” eserinde koçun mukaddes hayvan sayıldığını Azerbaycanlılar tarafından itaat edildiğini önemle belirtmiştir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder