İnsanlık gerçek medeniyeti Hz. Muhammed (sav) sayesinde tanıdı ve benimsedi. O’ndan sonra bu istikâmette gösterilen her gayret, O'nun getirdiği esasları taklid ve ta’dilden1 öteye gitmemiştir. Bu itibârladır ki, O’na hakîkî medeniyetin bânîsi demek daha uygun olacaktır.
Tembele ve tembelliğe yüz vermeyen, çalışmayı ibâdet sayıp, çalışkanı alkışlayan, arkasındakilere yaşadıkları çağın ötesini ve topyekün insanlığa muvazene unsuru olma noktalarını gösteren Hz. Muhammed’dir (sav).
Hz. Muhammed (sav) küfrün, vahşetin aleyhine bir celâdet ve belâgat kılıcı olarak ortaya çıkmasında, dörtbir yanda âvaz âvaz hakîkatı ilân etmesinde ve insanlığa gerçek varoluş yollarını göstermesinde eşi menendi olmayan bir Zât’dır.
Yeryüzünde cehâletin, küfrün ve vahşetin sevmediği bir insan varsa o da Hz. Muhammed’ (sav) dir. Ne olursa olsun, hakîkatı arayan ve irfâna susamış bulunan gönüller er-geç O'nu arayıp bulacak ve bir daha da izinden ayrılmayacaklardır.
Din, nâmus, vatan ve milleti koruyup kollamayı, bu uğurda mücadelenin bir cihâd, cihâdın da erişilmez bir kulluk vazifesi olduğunu fevkalâde bir muvazene içinde insanlığa tebliğ e-den Hz. Muhammed’dir (sav).
Gerçek hürriyeti insanlığa ilk defa ilân eden, insanların hukuk ve adâlette birbirine müsâvi olduklarını vicdânlara duyuran, üstünlüğü ahlâk, fazîlet ve takvada arayan, zâlime ve zâlim düşünceye karşı hakîkatı haykırmayı ibâdet sayan Hz. Muhammed (sav) olmuştur.
Fânîlik ve ölümün yüzündeki perdeyi yırtan, kabri ebedî saâdet âleminin bekleme salonu olarak gösteren, her yaş ve her başda mutluluk arayan gönülleri Hızır çeşmesine ulaştırıp onlara ölümsüzlük iksiri içiren Hz. Muhammed’dir (sav).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder