27 Eylül 2011 Salı

define tılsımı dokuz boğum

Define Musallatı ve Definedeki Tılsımı Çözmek
Bilindiği gibi, insanların var oluşundan beri inançlar olmuş ve olmaya da devam edecektir. Definede her zaman duyuyoruz cin musallatı tılsım diye musallat olma, üç şekilde olur:
1. Cinlerin kendiliğinden sahiplenmesi
2. Cinlerin bekçi olarak bırakılması
3. Meleklerin bekçi olarak beklemesi
Cinlerin kendiliğinden sahiplenmesi
Bildiğimiz gibi, her maddenin bir enerjisi alanı var. Gömülerin de toprak altında yaydığı enerji alanı var. Cinler, bu enerjiden vitamin gibi yararlanırlar. Yani aile olarak ne kadar enerjiye sahipse, o kadar hızlı hareket eder, o kadar zengin olurlar. İnsanların zenginliği gibi, cinlerin kendiliğinden sahiplendiği hazinelerde genel düşünce, böyledir. "Bu sahiplenilen hazineyi yine başka bir cin ailesi sahiplenemez mi?" diye aklımıza gelebilir.İster insan, ister cin soyundan bunlar alınmak istendiğinde savaşta galip gelen kazanır. Cin ailesi, az ise sayıca daha fazla fert ile saldırıp alınabilir. Fakat bu savaş, çok tehlikelidir ; tıpkı insanlarda olduğu gibi, kin duygusu cinlerde insanlardan daha fazla gelişmiştir. Siz ,on kişi; bir kişinin elinden zorbalıkla aldığınız malı, .malı alınan, sizi teker teker yakalayıp hesap sorma eyleminde bulunuyorsa, cinler için de aynı şey geçerlidir. Zorbalıkla alınan hiçbir para, hayır getirmez.
Cinlerin Bekçi Olarak Bırakılması
inanışlardan biri de, Hz. İsa'nın çarmıha gerilip öldürüldüğü yerden bir ağaç çıkar. Bu ağacın salgıladığı zamk, ağacın ağladığını simgeler. Bu, tütsü olarak yakıldığında, cinler, çıkarılan kokuyu çok seviyorlar. Nerede yanıyorsa bölge olarak hepsi oraya toplanırlar. Bunlar hazır olunca, defineyi gömerken cinleri musallat edecek kişi devreye girer. Gömülen bu hazinenin korunmasını ister. Cinler, ne zamana kadar sorusuna, devreye giren kişi, saat, tarih, zaman belirtmez. Şifreyi söyler; yani örneğin "Felçli biri gelecek ya da 7 kişi gelecek, şunları yapacak, ya da şunlar oluncaya kadar." der. Daha sonra oradan ayrılır. O denilen gerçekleşmediği müddetçe, o para oradan alınamaz. Hiç mi alınamaz, tekrar aynı ayin gerçekleştirilir. İşin ehli, tütsüyü yakar, şifreyi öğrenir ve yapar.

Meleklerin Koruduğu Mallar:
Para, bir Müslüman tarafından gömülmüşse; bunları melekler korur. Kutsal emanetleri de öyle. Eğer gömüde haram varsa, bunları da Müslüman cinler korur. Bu parayı gömen insanın soyundan birisi, bu tılsımı bozmaktadır; fakat, o soydan bir insan, ayakta ve sağ ise, bir başkası bunu alamaz

Tılsım yapılarak gömülenler var, bilgileri nelerdir?

Tılsımları, yalnız o tılsımı bekleyen cin, Müslüman ise sizin okuduğunuz Kuran-ı Kerim'e saygı duyar. Hıristiyan ise, okunan İncil'e saygı duyar size izin verir. Eğer bunlar zıt ise; siz Müslüman, o Hıristiyan ise, hiç bir şekilde o defineyi alamazsınız. Peki gizli ilimler ve havas kitaplarının faydası olmaz mı? Buradaki bilgiler, sadece Müslüman cinler içindir. Gayri Müslim bir cine okunduğunda etki etmez. Eğer etseydi, bütün cinler Müslüman olurdu. Bunlarla anlaşıp irtibat kuran insanların pazarlıkla anlaşabilme yöntemleridir ya da onların dinini öğrenip zoraki alınmasıdır. Defineyi bekleyen cinler Müslüman'sa, önce abdest almak, 7 ayrı kağıda Ayet-el Kürsi'yi yazıp bu kağıtları tespit edilen noktaya yerleştirmek için işin ehli kimseler gerekir. Bu işlemler yapıldıktan sonra, işin ehli, 7 tur definenin olduğu bölgeye daire çizerek bir kapı bırakır. Çalışma esnasında kimsenin konuşmaması gerektiğini telkin eder. 21 Nas, 7 Ayet-el Kürsi, 3 İhlas ve 1 Fatiha okunur
Hıristiyan cinlerin sahip olduğu tespit edilirse, İncil'den ayetler ve papazların ayin esnasında yaktığı tütsü yakılarak çıkartılabilir. Papaz ve İncil yok ise, kazan kişiler ..??( ..sırra vakıf olmak gerek.. ) yıkanır. Para, büyü ile koyulduysa cimentu buhur tütsüsü yakılır. Eğer para, dinsizler tarafından konmuş ise, tek yöntem savaşmaktır. Oradaki cinlerin sayısını öğrenip üç-dört kat cine sahip hoca ile çalışılmalıdır. Yahudi ve diğer dinlere tâbi olan cinler için, Hıristiyanlıkta yapılan işlemin aynısı uygulanır

Cin padişahları ve ya askerleri tarafından korunan hazineler ise, hiçbir zaman çıkartılamaz. O paraların, Mehdi resulün yeryüzüne ininceye kadar korunacağına söz verilmiştir. O bölgede kazı yapanların hayatı, tehlikededir ..

Kazıda duyulan sesler ve görüntüler

Kazıda, kazan kişiler neyden korkuyorsa, gördüğü cisim ona göre değişir. Örneğin; insan, yılandan korkuyorsa yılan, akrepten korkuyorsa akrep. İki kişinin de korkuları farklı ise; aynı cisim, korktukları şekle bürünür. Burasının büyülü olduğunu işaret eder. Görünen cismi orada kesmek gerek

Neden görüntü ya da ses yollarlar?

Cinler, orada beklemekten sıkılmıştır. Size şifre veriyordur. Altı-yedi metrede kurbağa yılan vs çıkabilir. Bu çıkan hayvanı altına dönüştürürseniz, büyük parayı çıkartabilirsiniz. Çıkan cisimler, en fazla 40 gün içinde altına dönüştürülmelidir. Dönüştürülemez ise, ilk çıktığı yere geri döner. Eğer hızla kaçan varlıklara dönüşmüşse (sinek, arı vs) bu varlıkları hemen öldürürseniz hemen altına dönüşür. Kaçanlar ise, o parayı gömen insanın soyundan olan eve gider. Eğer 7 gün içinde buhur ve ayin yapılmazsa bir daha alınamaz.

Eğer o parayı gömen kişinin soyunun evi, yedi günden daha fazla ulaşabileceği bir yerdeyse, tütsü ve diğer işlemleri yapmakla onları geri getiremezsiniz. 24 saatte içinde yapmak daha iyidir. Unutulmamalıdır ki cinler, insan zekasının ancak %10'una sahiptirler. İnsanlar düşündükleri zaman, beyinlerindeki enerji, dışarıya renkli ışıklar olarak yansır. Bunu bazı hayvanlar ve cinler görür. İnsanları yönlendirmesi ise bu zamanda olur. Bu ana da gaflet anı denir. Örneğin, sabah evden markete ekmek almaya gittiniz. Daha sonra, marketi geçtiğinizi fark ediyorsunuz ve ekmek alacağınız aklınıza geliyor. İşte bu an, gaflet anıdır. Bu anda, insanları yönlendirirler. İnsandan üstün oldukları güç, sadece budur.

Cinleri uzaklaştırmak ve bölgedeki büyüyü bozma için tertipler

1. Kazılacak yere 6 köşeli yıldız çizmek ve ortasını kazılınca büyüğünün ve cinleri kayboldukları biliniyor

2. 7 adet yeşil sedir, iki taş arasında dövülür. 2 litre suya konup üzerine 7 Ayet-el Kürsi, Kâfirûn, İhlas, Felak ve Nas sûreleri okunur ve bölgeye serpilir.

3. Yunus Sûresi 81-82, Ta'ha Sûresi 69, Araf 118-122 ayetleri bir tabak suya okunur ve bölgeye serpilirse büyü bozulur

4. 21 Yasin Sûresi'ni bölgede okumak

5. Başka bir çözüm: Fatiha, Ayet-el Kürsi, İhlas, Felak ve Nas sürelerini 70 kere o bölgede okumak.

6. Başka bir çözüm: Defne Yaprağı'nı tütsü olarak yakılması ve 7 İhlas okunması

7. Başka bir çözüm: Beyyine Suresi'nin, bir tabağa okunup bölgeye serpilmesi

8. Başka bir çözüm: 33 defa Fatiha Suresi okunur.

9. En zor olan tılsımlar, büyü ve cinleri temizlemek için 789 kere Besmele, 70 Fatiha, 41 Yasin, 2200 kere Felak ve Nas, 41 kere Cin Suresi, 1 kere Fetih Suresi, 1 kere Ta'ha

Definede Büyü ve Tılsım

Definecilikte kemikleşen bu safsatayı bırakıp, aklımızı beynimizi kullanmamız, çalışmalarımızı bilisel gerçekler üzerine inşa etmemiz gerekir. Müslüman biri, putperest gibi davranış sergilememelidir. Çalışmalı, her geçen gün çalışmalarını modernize etmeyi asli bir görev gibi kabul edip ve bu şekilde davranmalıdır. Definecilik ile Arkeoloji arasında amaç ve hedef bakımından fazla bir farklılık yoktur, modern bir defineci gidip aklın mantığın kabul etmediği bir takım safsatalarla uğraşmayacak, Arkeoloji biliminin ana temellerini, kural ve metotlarını kullanarak çalışmaya başlayacak ve aynı şekilde çalışmasını bitirecektir. Aksi halde, zaman, mali, iş gücü kaybı yanında tarihi belge niteliğindeki bir çok dokümanı tahrip etmenin ötesine geçmeyecektir.

Bu güne kadar İslam dini, bu tür bir inancı şiddetle reddetmiş, bu tür inanmaları 10 büyük günah arasında ifade etmiştir. Yine gelişen bilimsel veriler içerisinde kabul görmeyen, yine bilim dünyasında gerçekle, ciddiyetle alakası olmadığından şiddetle reddedilen konulardandır.

Konuya kaynaklar bazında bakalım;

Anadolu kadınlarının (Nazar boncuğu) başlarına taktıkları metal süs eşyasına da tılsım denir. Bağ süslemelerinde kullanılan tılsımın, kişiyi, nazar, iftira ve kötü ruhlardan koruduğuna inanılıyor (İbn Haldun, Mukaddime, çev. Z.K. Ugan Ankara, 1957, 111, 2 vd.). Tılsım gümüş, altın vb. değerli metallerden yapıldığı gibi, bunların taklitlerinden, mücevherlerden, deniz kabuklarından da olabilir. Tılsımın "Manî" inancıyla da ilişkisi bulunmaktadır. Anadolu folklorunda tılsım genellikle büyünün etkisini sağlayan araçları ifade eder. Define vb. gizli şeyleri bulmak, kapalı yerleri açmak için ehlinin bildiği sözlere veya vasıtalara da tılsım denir (Meydan Larousse, XIX, 11508). Bir başka inanış; bulaşıcı hastalıkların tesirini önlemek ve insanlarla hayvanların kötülüklerinden korkmamak için de tılsım yapılır (M.Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri Sözlüğü, 111, 494).

Tılsım, insanları koruduğuna veya uğur getirdiğine inanılan tabiat veya insan eseri olan nesnelerin tamamını içine alır. Tılsımları insanlar bizzat kendileri üzerlerinde taşıyabilecekleri gibi, tesirli olması istenen arazi, dam çatısı, vb. yerlerde de saklayabilirler. İnsan yapısı tılsımlar, daha çok hayvan veya eşyaların küçük modelleriyle, üzerinde dinî yazılar bulunan madalyonlar ve yazılı kâğıtlardan oluşur. Bazı metal ve muskaların tılsım için kullanıldığı da oldukça yaygın uygulamadır.

Batıl inanışa göre tılsımların etkili olabilmesi, tabiattaki bazı güçlerle ilişki kurulmasına ve uğurlu bir zamanda dinî törenle yapılmasına bağlıdır Buna örnek; Antik Yunan ve Roma tapınaklarını gösterebiliriz. Tılsımdan medet ummanın mazisi oldukça eskilere gitmektedir. Papirüslerin incelenmesi Eski Mısır'da 75 kadar tılsımın mevcut olduğunu ortaya çıkarmıştır. Eski Mısır'da "Doğan Güneş" tılsımının, ölümden sonra yeniden dirilmeyi sağladığına inanılmıştır. Yine eski Mısır'da ölüyle birlikte gömülen "Menat" tılsımının, ölüyü tanrısal koruma altına aldığına kesin gözüyle bakılmıştır.

Hıristiyanlık dünyasında da tılsımın çeşitli şekilleriyle kullanıldığı bilinmektedir. Bu kullanım, din adamlarının asırlar süren mücadelelerine rağmen hâlâ tam olarak önlenebilmiş değildir. Hıristiyan halkın birtakım bâtıl inançlarından da kaynaklanan tılsım inancı, sihir, büyük ve efsunla beslenmektedir.

Yahudilikte uygulanan tılsım çeşitleri Hıristiyanlık'tan çok daha yaygındır. Bunun nedeni, geç dönem Kabalacılarının tılsıma büyük ilgi göstermeleridir. Bundan dolayı tılsım hazırlamak hahamların görevleri arasında yer almıştır. Nitekim, loğusaya zarar verdiğine inanılan Lilith'ten korumak için doğum odasına tılsımlı eşyalar asılması, Yahudi toplumlarında hâlâ yaygın bir gelenek olarak varlığını sürdürmektedir (Ana Britannica, XX, 619).

Bazı değişik şekiller göstermekle beraber tılsım hemen her toplumda vardır. Eski Bâbil, Asur ve Persler de tılsım bir teknik olarak uygulanmıştır. İslâm dışındaki bütün bâtıl ve muharref dinlerin tören ve âyinlerinde her zaman tılsımdan izler bulmak mümkündür. Birçok tarihçi ve sosyolog tılsımı, bâtıl ve muharref dinlerin bir parçası gibi ele almıştır. Tılsımla ilgili yazılı tarih öncesi bilgiler noksan olmakla beraber, Yunan ve Mısır papirüslerindeki bilgiler oldukça doyurucudur.

Türk toplumlarında tılsım ve tılsıma benzer uygulamaların mazisi İslâm öncesine kadar uzanır. İslâm’dan sonraki dönemlerde ise eski Iran, Mezopotamya ve Mısır kültürlerinin tesiriyle tılsım az da olsa varlığını sürdürmüştür (Dinler Tarihi Ansiklopedisi, İstanbul, 1976, III, 606). Cahiliye dönemi Araplarında fal okları atmak, çeşitli anlamlara gelen taşlar dikmek, yıldızlara bakarak mana çıkarmak, birtakım kareler içinde harf veya rakamlar yazarak tılsım yapmak oldukça yaygın bir uygulama idi.

Anadolu'da tılsım ve tılsıma benzer uygulamalar, Hıristiyanlık, eski putperest dinler ve komşu kültürlerin tesiriyle âdetâ kurumlaşmış, büyücülükle iç içe yürümüştür.

İslâm tılsım yapılmasını da, tılsıma inanılmasını da yasaklamış, medet umarak onu meslek edinmeyi şiddetle reddetmiştir. Ayrıca İslâm, tılsımın mucize ve keramete benzetilmemesine özen göstermiş, onu müşrik ve kâfirlere özgü bir faaliyet olarak değerlendirmiştir. İslâm’a göre tılsım, Allah'tan gelen bilgilere dayanmaz. Kur'an-ı Kerîm, tılsım ve ona benzer faaliyetleri bâtıl ve şeytan işi saymış (el-Âraf, 7/102), safir sözüyle de büyü ve tılsım yapanları kastetmiştir (el-Âraf, 7/109, 113; et-Tûr, 52/15; el-Hicr, 99/14-15). Hz. Muhammed'e gelen ilâhî vahye inanmayanlar ona sihirbaz, büyücü ve tılsımcı iftirasında bulunmuş ve sözlerini de sihir saymışlardır (el-Müddessir, 74/24).

Hz. Peygamber, yedi büyük günahtan birincisinin Allah'a şirk koşmak olduğunu açıklamış, ikincisi de "sihir ve tılsımla ilgilenmektir" buyurmuştur.

Kur'an-ı Kerîm ve Hadis-i şerif'ler, Allah'ın iradesi dışında hiç bir kimsenin, hiç bir kimseye fayda veya zarar vermeyeceğini defalarca vurgulamış, tılsım yapan kişide olağanüstü bir güç bulunduğuna inanmayı kesinlikle reddetmiştir (el-Mâide, 5/90; Tâhâ, 20/69)

Bizim en büyük kaynağımız Kur’ân-ı Kerim'd

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder